makale

Antalya Mutfağında Ünlü Bir İsim: «PİYAZCI SAMİ»

Eskiden Antalya'nın ‘Yukarı Pazar’ denilen çarşısında, "Çınarlı Kahve" olarak bilinen (bugün Tolunaylar İş Merkezi) yerin hemen yanındaki ara sokakta küçücük bir piyazcı dükkânı vardı. Bu piyazcı dükkânında öğle saatlerinde küçücük birkaç masa etrafında insanlar adeta üst üste oturur, piyaz tabaklarının servis yapılmasını beklerlerdi. Yalnız öğle saatlerinde açık olan bu piyazcı, bu saatlerde çevrede dükkânları olan tamircilerin, hurdacıların, marangozların, dar gelirli, bol gelirli, her gelir düzeyinden insanın akınına uğrardı. Başka kentlerden gelen misafirlerini Antalyalılar, evlerinde ağırlamalarının yanında, bir gün öğleyin muhakkak bu piyazcıya getirirler, "Antalya'nın Piyazcı Sami'sinden bir piyaz yemeden Antalya'dan ayrılmak, Antalya'yı tanımamak olur." derlerdi. Havanın güneşlik olduğu günlerde dar sokak içine de birkaç yemek masası atılır, müşterinin bu izdihamı (yığılması) bir parça giderilmeye çalışılırdı.

Şifa ve Afiyet Niyetine; Tahin-Pekmez

Biri üzümden, biri susamdan elde edilir. Biri çok tatlıdır, diğeri hafif acı. İkisi de süzüle süzüle uzun yollardan gelir, soğuk kış günlerinde sofralarda buluşurlar.

Ramazan ayından sonra mutfaklarda artık kış hazırlıkları telaşı başladı. Turşular, salçalar, reçeller, tarhanalar, sebze ve meyve kuruları, bakliyatlar kilerdeki veya raflardaki yerlerini aldı. Aslında bu çeşitlerin hepsi artık tüm yıl boyunca, yaz veya kış tüketilebildi, fakat bazıları var ki, onlar için soğuk kış günlerinin gelmesini beklemek gerekti: Tahin ve pekmez gibi. Türkiye'de, köyleri ile ilişkisi hâlâ devam edenler, şu aralar pekmezin iyisini elde etmenin gayretindedir. Asırlar öncesinde bal gibi doğal şeker maddesi olarak kullanılan pekmezi artık, kimi şifa niyetine, kimisi katık niyetine sofrasından eksik etmiyor çünkü…